Ayten Keser
ŞÖLENDEN DIŞLANAN BİR GİZDÖKÜMCÜ - SYLVİA
Updated: May 13, 2021
...Christine Jeffs'in yönetmenliğinde 2003 yılında beyaz perdeye aktarılan, şair ve yazar Sylvia Plath'in hayatından kesitler taşıyan biyografik filmdir. Filmde Sylvia Plath'e Gywnet Paltrow, eşi Ted Hughes'a ise Daniel Craig hayat veriyor. Film, Sylvia Plath'in kızı Frieda Hughes ve hayranları tarafından oldukça eleştirilmiş ve bazı kaynaklara göre büyük hayal kırıklığına sebep olmuştur. Yazılanlara göz attığımda; yıllar önce okuduğum bir makale geliyor aklıma. Bir bilim insanının, 'insan hissiyatı, hassasiyeti ve duygudaşlığı' üzerine yaptığı araştırmanın sonuçları şöyleydi: İki insan aynı olaya eşit mesafede olsa da asla aynı hisleri paylaşamaz. Sözgelimi, anneleri ölen iki kardeşin bile yaşadığı acı aynı miktarda olamaz. Her birey, yaşamı; kendi penceresinden bakıp, kendi kişisel paylaşımları doğrultusunda algılar ve hissiyatları bu şekilde var olur. Acı da mutluluk da parmak izi kadar özel, kişiye has ve biriciktir. Bu görüşü yıllar önce ilk okuduğumda nasıl özümsediysem, nasıl kendi doğrum haline getirdiysem; şu an hala olaylara bakış açımda, yaşananları değerlendirme aşamasında, bir kriter olarak bilincimin bir köşesinde yerini korumakta. Bu bilgiden yola çıkarak; eleştirilerin sebeplerine, Sylvia'nın şiirlerini ve yazılarını okuyup, onu içselleştiren, onunla ve sanatıyla özdeşleşen karakterlerin yaşadığı acıyı, çıkmazı, yer yer heyecanı yoğun olarak paylaşanların hezeyanını anlayabiliyorum. İnsan, parçalardan oluşan bir bütün ve her şey; olduğumuz ya da göründüğümüz kadarımız, içimizde neyi hangi oranda bastırdığımızla alakalı. Ne yazık ki, dünya her an bizimle aynı fikirde ve aynı yoğunlukta değil. Oyunculukların yetersiz kaldığı ve Sylvia'nın hayatının filme yansıtılan kısmının yavanlığı yönündeki yorumlar bir yana, sinemanın kısıtlı bir vakitte, bilhassa biyografi türünde çekilmiş olanların, izleyiciye, kimi zaman ancak yüzeysel bir yaklaşımla, fikir verebilecek ölçüde aktarılabileceği gerçeği var önümüzde.

'...bir gün ölümümü ondan alacağım.' Filmde; Sylvia Plath ve Ted Hughes'ın tanışmaları, evlilikleri ve yaşanılan trajik son anlatılıyor. Sylvia'nın geçmişine dair bilgiler karakterin kendisi ve annesinin diyalogları etrafında izleyiciye aktarılıyor. Filme konu edilen hikaye; protagonist-antagonist kişilik, eksiklik-bütünlük, gerçeklik-sahtelik ve yaşam-ölüm gibi ikili karşıtlıklar üzerinde şekilleniyor. [1]Protagonist, felsefe ve edebiyatta karşımıza çıkan ana karakterdir. Antagonist ise ana karakteri engelleyen, karşıt kişi anlamına gelir. Filmde Sylvia'nın annesinin söylemini hatırlayalım; Ted'e, Sylvia'nın daha önce kimseden korkmadığını, ondan korktuğu için bu kadar bağlandığını söylüyor. Protagonist kişi Sylvia, zıt kişiliği olan Ted'i bulduğunda tamamlandığını, bir bütün olduğunu dile getiriyor. Kendinde bulunmayan özellikleri, ona sahip olarak deneyimlediğini düşünüyor. Sylvia, küçük yaşta babasını kaybedince, annesinin baskılarıyla mükemmeliyetçi tavrı benimser ve Ted ile Amerika'ya gidip, onu annesiyle tanıştırdığında, onaylanmak ihtiyacı hisseder. Baskın anne figürünün onayı, hayatında eksik olan eril ideolojinin yer bulması ve eksikliğin tamamlanması, Sylvia'nın bütün olması büyük önem arz etmektedir. Sylvia, ayrı kaldıkları dönemin sonunda tekrar görüştüklerinde Ted'e; onların tanışmadan önce yarım olduklarını ve sonrasında birlikte bir bütün olabildiklerini, hayatın bir anlam ifade ettiğini anlatır. Bu itiraflar sayesinde, Ted'in bir eşten öte, Sylvia'nın hayatında daha büyük bir boşluğu doldurduğunu anlıyoruz. Zaman içinde, evliliği, çocukları ve yalnızlığı arasında sıkışıp kalan Sylvia, gerçekliğini sorgulamaya başlar. Ted; şairliğini, popülerliğini ve erkekliğini yaşadıkça Sylvia hayatın ve anlam yüklediği her şeyin sahteliğiyle karşı karşıya kalır. Her gün yeni kuşkulara ve kavgalara gebedir. Ted ile ayrı yaşamaya başladıkları dönemde, yoğun şekilde yazmaya başlayan Sylvia, öfkesini, acısını, travmalarını şiirlerinde ve yazılarında yeniden, tekrar tekrar yaşar. Londra'da buluştuğu, ortak arkadaşları Alverez'e; Ted'siz, onsuz ne kadar özgür olduğundan ve hiç yazamadığı kadar iyi yazdığından bahseder.
Filme, toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden şöyle gözümü kısıp bir baktığımda; kadına ve erkeğe biçilen rollerin, aynı mesleği icra eden bir çiftin hayatında nasıl büyük farklılıklar meydana getirdiğini görüyorum. Kadın; çocuklar, yemek, evin temizliği, evin eksikleri, çamaşırların yıkanması, çamaşırların asılması, eşiyle vakit geçirme, misafir ağırlama, bulaşıklar, hayalleri, şiirleri, yazabildikleri ve yazmak istedikleri arasında onlarca parçaya bölünürken, adam; akademi, öğrencileri, evi, şiirleri, projeleri, yazdıkları ve yazıyor oldukları arasında, dikkatini daha çok ve öncelikli olarak kendi hayatına vermektedir. Sylvia’ya ve temsil edilen kadına biçilen tüm roller hayatı sınırlamakta ve eşitsizlik doğurmaktadır. Dönemin, rollerin ve bu eşitsizliğin Sylvia’nın durumunu daha da vahim kıldığını, onu daha kırılgan bir hale getirdiğini söylemek yerinde bir tespit olacaktır.
Gizdökümcü şiir denince, Sylvia Plath'in akla ilk gelen isimlerden biri olmasının sebebi; küçüklüğünden beri kendinden, kendi deneyimlerinden yola çıkıp, itiraf ettiği, kustuğu hisleridir.
'Gerçek bana geliyor. Gerçek beni seviyor.'
Anlam yüklediği ne varsa bir bir kaybolur boşlukta. Sylvia önce Ted'den vazgeçer ve sonra zaten kendini hiç ait hissetmediği dünyadan. Asla emin olamayacağız fakat; belki de Ted, Sylvia'nın en büyük isteğine ulaşmasını sağlayan itici kuvvet, antagonist kişiliğiydi.
Neden bilmem, bu hayatta herhangi bir konuda asla kati surette taraf olamıyorum. Her tavrın, her düşüncenin insana ait olduğu yönünde bir anlayışa sahibim. Kendimi telkin edişim, hata adımlarının insanı, tecrübe ormanlarına giden yollara ulaştırdığına inanmamdan belkide. O yüzden filmi defalarca izlemiş olmama rağmen, Sylvia Plath'i yıllar önce bir kitapçıda tek cümlesini okuyup, onu ve yazılarını benimseyişime rağmen; film hakkında kötü bir yorumda bulunasım gelmiyor. İnsan her okuduğuna, her izlediğine direkt inanmamalı, sorgulayıp araştırmalı. Bu film Sylvia'yı ve hayatını olması gerektiği gibi aktaramıyorsa da bilmeyenlere, okumayanlara bu dünyadan bir Sylvia'nın geçtiğini, böyle bir kadının yaşadığını haber veriyor.
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Protagonist
10/10/2020 tarihinde www.leylisanat.com’da yayınlanmıştır.