Ayten Keser
INDIANARA - FRAPAN PEMBEYE BOYANMIŞ BİR SAVAŞ TANKI*
Updated: May 13, 2021
“Peki ya şimdi? Kim heteroseksüel? Kim lezbiyen? Kim travesti? Kim transseksüel? Kim erkek? Kim kadın? Kim siyah? Kim beyaz? Her şeyin sona erdiği yer işte burası.”

Mubi’nin Çağdaş Brezilya Seçkisi’nde yer alan bu muazzam yapımla yollarımız Melisa Önel’in ‘Ben ve Nuri Bala’ kısa filmini izledikten hemen birkaç gün sonra kesişiyor. Henüz izlemeyenler için söyleyebileceğim tek şey; ‘Ben ve Nuri Bala’ oldukça kişisel bir hikayeden yola çıkıp içinde olduğumuz fakat bir şekilde dışında kaldığımız, neler döndüğünden çokta haberdar olmadığımız bir dünyaya yolculuğa çıkarıyor bizi. Ve bu yol öyle öğretici ki, öyle farkındalıklar getiriyor ki sonrasında gözleriniz başka bakıyor. Tıpkı Indianara’dan sonrasında dünyaya aynı gözlerle bakmadığınız gibi. Ve bu bir rastlantı değil. Gündemimde uzun süredir; toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakları, pandemi sürecinde toplumsal cinsiyet rollerine dayalı artan şiddet olaylarına yönelik yürütülen projeler, gönüllülük süreci, şiddetsiz iletişim, bu konularda algımı değiştirmek üzere aldığım eğitimler ve girdiğim online buluşmalar var. Gösterilenden öte gösterilmeyeni arayıp bulmam gerektiğini henüz idrak ediyorum. İzlediklerimizin bize ne tür bir kültürel ekimlemede bulunduğunu, bulunmak istediğini şimdilerde sorguluyorum. Hayatın, ekranda bize dayatılan tep tip karakterlerden ibaret olmadığını ve buna ancak kendi yolumuz ve yordamımızca tepki gösterip, bu düzeni bizim değiştirebileceğimizi yeni anlıyorum. Sunulanın ardında gizlenip saklı tutulmaya çalışılanlar, yok sayılanlar, temsil edilmeyenler ve en sonunda da temsil hakkı sansürlenenler... (Örneğin, eşcinsel karakter nedeniyle iptal edilen Türk Netflix dizisi 'Şimdiki Aklım Olsaydı'.) Ve nihayetinde, insanlık olarak geldiğimiz şu noktada duyduklarımdan, okuduklarımdan ve izlediklerimden çok ama çok rahatsız olduğumu fark ediyorum. Peki ya siz, siz rahatsız değil misiniz? Bu film ve bu yazı vesilesiyle durup bunu bir sorgulayın istiyorum. Bize sunulan yapımlarda ne tür bakış açılarını görüyoruz? Hangi değerler yeniden üretiliyor?[1] Her metinde, filmde her kesimin eşit temsil edilmesi gerekmez mi? Görmeye alışık olduklarımız sizce de çok tekdüze ve tek taraflı değil mi?
Yakın plan, malzemesi kontrplaktan uzunca bir kutunun detayları. Bu bir tabut ve üzerinde bir demet çiçek. Bir mezarlıkta başlıyor Marcelo Barbosa ve Aude Chevalier-Beaumel’in Indianara’sı. 2016-2018 yılları arasında, Jair Bolsonaro'nun seçimleri öncesinde Rio de Janeiro’da, LGBT+ bireylerin yaşadığı Casa Nem’deyiz. [2] Hayatını trans bireylerin mücadelesine adayan aktivist Indianara’nın hikayesi; LGBT+ bireylerin yaşadıkları güçlükler ve haklarının tanınması için verdikleri mücadele, Brezilya’da yaklaşan seçimlerin halkı sokaklara döktüğü gergin siyasal iklimle birlikte seyre sunuluyor. Sürü dışı karakterlerin sıra dışı hayatlarına 84 dakikalık bir tanıklık. Indianara ve tayfasının “Kürtajı yasallaştırın!” çağrısı yaptığı yürüyüşle dökülüyoruz sokaklara ilk olarak. Ardından Mauricio ile tanışıyoruz, Indianara’nın hayat arkadaşı. Casa Nem’in koordinatörü ve meclis üyesi adayı olarak bir ödül töreninde onurlandırılan Indianara’ya film boyunca sık sık kulak veriyoruz elbet, fakat burada daha da dikkat kesiliyoruz:
“...günün her saatinde, kahvaltıda, akşam yemeğinde AIDS hakkında konuşmalıyız. Ta ki herhangi bir virütik hastalık, kanser, diyabet ya da başka bir hastalık kadar doğal bir şey olana dek. Hastalığı kimin kime bulaştırdığı, kimin prezervatifsiz seks yaptığı hakkında suçluluk hissetmeden. Bunlar hayatta yaptığımız tercihler ve bu tercihler cezalandırılmamalı. Bedenlerimizle tam bir özgürlük içinde yaşayabilmek için...” diye devam ediyor. Konuşmadıklarımızdan, yok saydıklarımızdan, üstünü örttüğümüz ve duymazdan geldiğimiz konulardan bahsediyor.
Mauricio’nun bahçeye kurduğu havuz sonrasında Indianara ve Casa Nem sakinleriyle birlikte bir havuz partisinde buluyoruz kendimizi. Kamera öyle davetkar, biz öyle orada ve onlarlayız ki, dördüncü duvardan eser kalmıyor.
“Fora Temer!” (Temer defol!) sloganlarıyla yine sokaktayız. (Devlet Başkanı Michel Temer, yolsuzluk nedeniyle 15 yıl hapis cezasına mahkum edilen eski Temsilciler Meclisi başkanı Eduardo Cunha’ya, devlet petrol şirketi Petrobras’taki yolsuzluklar hakkında konuşmaması için rüşvet teklif etmişti. Kayıtların yayınlanmasının ardından on binlerce Brezilyalı hem Brasilia’daki hükümet binasının önünde hem de Sao Paolo ve Rio de Janeiro gibi büyük kentlerde olmak üzere birçok yerde yürüyüşler yaptı, erken seçim istedi.) [3]
Mücadele her yerde, durmaksızın sürüyor. Temsilciler Meclisi’nde Marielle Franco konuşuyor. LGBT+ bireylerin cinsiyet rolleriyle tanınmalarını sağlayacak yasa değişikliğinin meclisten geçmesini talep ediyor. Indianara ve tayfa oradalar.
“Devrimi şu şekilde yapacağız: Barış, sevgi ve birayla.”
Kısa bir süreliğine hengameden uzakta, bir akşam vakti evinin bahçesinde Mauricio ile birlikte Indianara. Rocio Durcal’in La Gata Bajo La Lluvia şarkısını söylüyor. Sokaklarda ve mecliste hakkını sonuna kadar arayan, protestolarda kalabalıklara seslenen ve kalabalıkları coşturan, Casa Nem’deki işlerin yürümesi için çalışan ve her daim dik duran Indianara’nın belki de en öz, en çıplak, en sevgili ve en naif halini bu sahnede görüyoruz.
“Çığlık, Kudret ve Aşk – İnancım ben, devrimci ruhum!” diyor bir drag queen.
Sokaktayız, gece yarısı. İnsanlar gergin, polis arabaları, muhabirler... LGBT+ haklarını savunan Meclis Üyesi Marielle Franco vurularak öldürüldü.
“Şimdi! Ve sonsuza dek!” sloganlarıyla uğurlanıyor. Yürüdüğünüz yolda sesiniz olan, size arka çıkan ve haklarınızı gözeten insanları bir bir kaybettiğinizi düşünün. Şöyle diyesi geliyor insanın: Neden bu kadar nefret dolusunuz, ne sizi böyle öfkeli kılıyor?
Sosyal Liberal Parti'nin lideri Jair Bolsonaro seçimi kazanıyor ve Casa Nem tahliye ediliyor.
“Kadın gibi giyinmiş erkekler görüyorum.” diyor bir drag queen.
Bu çarpıcı belgeselde; şiddet, yürüyüşler, protestolar, dayanışma, adanmışlık, gözyaşları, kahkahalar, havuz partileri ve her daim dik duran omurgalar var.
Casa Nem boşaltılıyor. Yeni bir yer işgal ediliyor.
“Sadece 2018 yılı içinde 137 travesti ve transseksüel öldürülmüş.” diyor bir drag queen.
Siyah fon üzerinde jenerik akarken, Indianara’nın mezarlıkta söyledikleri çınlıyor kulaklarımda:
“Cinsel kimliğe, cinsel yönelimlere karşı verilen tüm o mücadeleler... Tüm o savaşlar... Bakın hepsi nerede bitti. Şimdi ne olacak? Başka neyin önemi var sizin için?”
Hakikaten, insanın insana yaptıkları düşünülünce, önem arz eden ne kalıyor geriye?
*Filmde kullanılan ‘Tanque Rosa Choque’ adlı şarkıdan.
[1]10. Avrupa Birliği İnsan Hakları Kısa Film Yarışması Senaryo Atölyesi’nde Nezih Orhon tarafından dile gelen sorular.
[2]http://www.film-documentaire.fr/4DACTION/w_fiche_film/56169
[3]https://www.evrensel.net/haber/320276/brezilyada-yolsuzluga-isyan-temer-istifa-derhal-secim
10/11/2020 tarihinde www.leylisanat.com’ yayınlanmıştır.